14 Ocak 2010 Perşembe

Let the Right One In


Kitap gibi film...


Şimdi baştan şunu söyleyeyim, "Let the Right One In" i izlemeden önce bir kitap uyarlaması olduğunu bilmiyordum filmin. Film ile ilgili bildiklerim vampirleri konu alan bir film olduğu ve son zamanlarda başımıza musallat olan "Twilight" olaylarına çok güzel bir cevap olduğuydu. Ama filmi izlerken aklımdan sürekli geçen bir şey vardı, o da filmi izlerken kendimi bir kitap okuyormuş gibi hissettiğimdi. Henüz kitabı okumadım, ama büyük ihtimalle bu hissiyat filmin başarılı bir uyarlama olmasından kaynaklanıyor.
Filmin ingilizce adını ve posterini koyduğuma bakmayın, film bir İsveç yapımı. İsveç'in o soğuk, kasvetli havası filme başarılı bir şekilde taşınmış. Sinemada titizlik ne demek onu görüyoruz film boyunca. Her kare, sanki kusursuz bir ressamın elinden çıkmış gibi, özenle gözlerimizin önüne seriliyor.
Filmin hikayesinden bahsetmek gerekirse, henüz 12 yaşında olan, okulun fazlasıyla ezik öğrencilerinden Oskar ve yaklaşık 200 senedir 12 yaşında olan küçük vampir Eli'nin dostluğunu anlatıyor film. "Twilight" gibi kendine yeni vampir özellikleri katmadan, bildiğimiz "Dracula" anlayışı hakim Eli'nin vampirliğinde. Parlamıyor yani.
Film gerilimi ve dramayı birbirine başarılı bir şekilde harmanlıyor. Hiç bir zaman çocukluğunu yaşayamamış ama 12 yaşında bir çocuğun bedeninde hapsolmuş Eli, Oskar ile birlikte çocukluğunu yaşıyor. Oskar, okulun "asi çetesi" tarafından ezildiğinde ona nasıl karşılık vermesi gerektiğinden, kadın-erkek ilişkilerine kadar, belki 12 yaşındaki bir çocuğa fazla gelebilecek bilgilerini paylaşıyor onunla. Oskar ve Eli'nin ilişkisi beyazperdede uzun süredir görmediğim derinlikte bir ilişki ve suratınıza sıcak bir gülümseme yapıştırmayı beceriyor.
Eli'nin karanlık tarafı da var tabii ki,  sonuçta o her ne kadar çocukluğunu yaşamak istese de bir vampir ve yaşamak için kana ihtiyacı var. Babasına işlettiği cinayetler başarısız oldukça, kendisi kan avına çıkmaya başlıyor. Kasaba polisi ve sakinleri bu ne idüğü belirsiz cinayetleri çözmek için kendilerini yırtsalarda bir sonuca ulaşamıyorlar.
Eli'nin, Oskar'a 200 senedir topladığı ganimetleri gösterdiği sahne çok hoşuma gitti benim. Aslında filmin geneli beyninize kazınıyor. Her kare, her diyalog aklınızda yer etmeyi hak edecek kadar vurucu ve önemli.
Dedim ya, kitap gibi bir film diye, işte o yüzden filmin yavaş ilerlediğini savunanlar olacaktır. Sonuçta "Twilight" gibi gişeye oynayan bir filmle karşı karşıya değiliz burada, ama 4 kitaplık bir serinin olabileceğinden çok daha derin bir hikayeyle karşı karşıya olduğumuz su götürmez bir gerçek.
Filmin en kanlı canlı sahnesine bile bir masumiyet kazandıran Eli ve Oskar'ı canlandıran Kåre Hedebrant ve Lina Leandersson'ın oyunculukları tek kelimeyle muhteşem. Filmin bu kadar içten oluşu belki de senaryonun da uyarlandığı kitabın yazarının ellerinden çıkması.
"Let the Right One In" sinemada zor rastlanacak türden bir dostluğun hikayesi. İzleyebileceğiniz en değişik vampir filmlerinden biri olduğu da kesin. Biraz festival filmi tadında aslında, şu an vizyonda olması büyük bir şans, kaçırmayın derim. Şimdi izninizle ben John Ajvide Lindqvist'in elinden çıkan filmin kitabına devam etmeye doğru gidiyorum, kalın sağlıcakla...

1 yorum:

  1. kitabını araçtırdım bulamadım nereden alabilirim?

    YanıtlaSil