Uzun süredir vizyona girsede gitsem diye beklediğim bir filmdi "The Invention of Lying". Ancak sevgili yurdum film distribütörleri genelde böylesine güzel filmleri erteleyip, gişeye oynayan filmlere uzunca süre ayırdıklarından bir türlü gösterime giremedi. Filmin vizyon tarihinden 3 ay geçmesi ve hala vizyona girmemesi üzerine, internetin nimetlerinden yararlanarak filmi bilgisayarıma indirmem kaçınılmaz oldu tabii ki.
Filmin konusundan bahsetmeden önce, Ricky Gervais'ten bahsetmekte yarar var. Filmin yönetmenliğini, senaristliğini ve yapımcılığını üstlenen Gervais'i aslında hepimiz yakından tanıyoruz. "The Office" ve "The Extras" gibi başarılı komedilerin yaratıcısı olan Gervais, İngiltere'nin en büyük komedyenlerinden biri sayılıyor.
"The Invention of Lying", insanların yalan söylemeyi beceremediği, daha doğrusu yalanın ne olduğunu bilmedikleri bir dünyada geçiyor. Gervais'in yarattığı bu ütopya, bir an olsun bile fire vermeden işliyor ve bu filmin en büyük başarısı. Bu ütopyanın üstüne kurduğu hikaye ise; Mark Bellison (Ricky Gervais), Lecture Films isimli bir film stüdyosunda senarist olarak çalışmaktadır. Ancak yazdığı senaryolar iş yapmaz ve işinden kovulur. Beş parasız kalan Mark, kirasını ödemek için hesabını kontrol etmek için bankaya gittiğinde sadece 300 doları olduğunu bilmektedir. Banka görevlisi ona sistemde bir bozukluk olduğunu, hesabından ne kadar para çekmek istediğini söylemesini ister. Mark, işte o an dünyanın ilk yalanını söyler : 800 dolar. En azından bu para evinden atılmaması için ona yetmektedir. Herkesin doğruları söylediği bir dünyada, tek yalan söyleyebilen insan olmak ilk başta eğlencelidir. Ancak annesini ölüme yollamadan bir kaç saniye önce ettiği, öbür dünya ile ilgili laflar, onu basit bir senaristten, bir peygamber olma yoluna sokacaktır...
Gervais'in yarattığı karakterler, filmin akışı için oldukça önemli. Boşu boşuna yaratılmış bir karakter, bir diyalog bile yok filmde. Mark'ın büyük aşkı Anna'nın (Jennifer Garner) onunla beraber olmamasının sebebi olarak genetik özelliklerini bahane etmesinden, sekreter Shelley'nin (Tina Fey), Mark ile küçük diyaloguna kadar her şey filmin akışı için önemli bir yer tutuyor.
Komediyi basitleştiren insanlara da bir cevap niteliği taşıyor aslında film. "Recep İvedik" veya "Don't Mess With Zohan" gibi filmlerin "komedi" olarak algılandığı bir dünyada, Gervais'in yaptığı bu film insanlara bir beden büyük gelebilir tabii ki. Ama asıl komedinin ne olduğunu hatırlamak güzel bir duygu.
Film oldukça korkusuz bir komedi filmi. İnsan ilişkilerinden, peygamberlere kadar komedi unsuru yaptığı o kadar fazla şey var ki.... Ama belki de filmin bu başarısını sağlayan şey, Gervais'in yarattığı ütopyayı unutmaması ve her sahnede bu ütopyaya saygılı bir şekilde senaryosunu oturtması olmuş.
Filmi izlemeye başlamadan önce kafanızdan illa ki soruyorsunuz şu soruyu : "Böyle bir dünyada yaşasam nasıl olurdu?". İşte bu sorunun cevabını Gervais her insan için vermiş filmde. Yapılabilecek en absürd şeyden, en masumuna kadar görüyoruz yapılabilecekleri. Hem her insana hitap edebilmesi, hem de derinde güçlü bir komedi anlayışının oluşu filmi göklere çıkarıyor benim için.
"The Invention of Lying" gibi komedilere çok sık rastlayamıyoruz veya büyük bütçeli yapımlar yüzünden rastlamamıza bile izin verilmiyor. Şu an vizyona girse bile bu filmin çok fazla insana ulaşabileceğini sanmıyorum. Varsa yoksa anlamsız komedilerin, milyonlarca defa izlediğimiz aksiyon sahnelerini tekrar beynimize sokan blockbusterların ve sinema için çıtaları yükselttiği iddia edilen ancak aslında bir b*k yapmayan yönetmenlerin prim yaptığı şu güzelim gezegenimde, böyle filmlerin değeri bilinmiyor. Bilinmesini de beklemiyorum zaten. Yine de gerçek bir komedi izlemek isteyen ve sinemanın üç saatlik mavi yaratık furyası olmadığını görmek isteyen herkese öneririm "The Invention of Lying" i.
(Kendime not : Avatar'la uğraşmayı kesmelisin)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder