Ömrü boyunca felaket filmleri çekmeye and içmiş yönetmen Roland Emmerich’in fazlasıyla reklamı yapılan ve bu sayede tüm dünyanın ilgisini çekmeyi başarmış yeni filmi “2012”, 2 saat ve 38 dakikalık bir hayal kırıklığından başka bir şey değil. John Cusack’ın varlığı ve Woody Harrelson’ın göz kamaştıran oyunculuğu filmi bir an bile kurtarmaya yetmiyor. Peki neden böyle oldu, bu yazımda size bunu açıklamaya çalışacağım.
Emmerich’in diğer işlerine göz atmak istiyorum ilk önce. Hepimiz onu ilk büyük süksesi “Independence Day” ile hatırlıyoruz. 1996 senesinde vizyona giren filmi, 6 yaşımda sinemada izlediğimi hayal meyal hatırlıyorum zira filmin yarısında uyumuşum. Tabii yaşım dolayısıyla bu gayet normal ama bence Emmerich’in sinemasından ilerde de hiç hazzetmeyeceğimin küçük bir kanıtı gibi geliyor bu bana. “Independence Day” in yarattığı büyük etkinin üstünden 2 sene geçtikten sonra “Godzilla”yı yaptı Emmerich. Bu felaket filmleri furyasını 2004’te “The Day After Tomorrow”, 2008’de “10,000 BC” ve son olarak 2009’da “2012” kovaladı. Fakat bu süre içerisinde Emmerich sinemasını öyle kalıplar içine soktu ki, bu kendini tekrar etmesini sağladı. Artık seyirci çeken kalıpları, fikirleri sinemasının içine oturtturdu ve bir süre sonra tüm filmleri aynı olmaya başladı.
Gelelim “2012” ye. Bilmeyenler için konuyu tekrar etmekte yarar var. Tabii burada tekrar edeceğim filmin konusu değil, filmin dayandığı efsanenin konusudur. Zira filmin bir konuya sahip olduğunu söylemek gerçekten zor…
Mayaların yaptığı bir kehanete göre “2012” yılında dünya çok büyük bir felaketle karşılaşıp yok olma tehlikesi atlatacak. Bu kehanet her zaman yanlış anlaşılmış ve “Mayalar 2012’de dünya yok olacak demiş” olarak aktarılmıştır insanlara. İşin aslı, Mayalar dünyanın yok olma tehlikesiyle karşılaşacağını söylemişlerdir sadece. Filmde de göreceğiniz üzere Mayaların tahminlerine göre, yer kabuğu yok olmaya başlayacaktır ve büyük depremler, magmanın korkunç hareketleri sonucunda dünyanın bir bölümü (Mayaların tahminlerinde en fazla adı geçen yer Amerika’dır) yok olacaktır.
Filmin işlemeye çalıştığı ama bir türlü toparlayamadığı hikaye ise kısaca şu : Jackson Curtis (John Cusack) yazdığı kitabı tutmamış bir yazardır. Charlie Frost (Woody Harrelson) ile tanıştığında ona hayatını değiştirecek bir bilgi verir ve Mayaların kehanetini öğrenir. Şimdi Jackson eski eşini ve çocuklarını bu felaketten korumak için elinden geleni yapmalı ve güvenli bir yere gitmelidir. Bu arada devlet Çinlilere birkaç adet büyük ve korunaklı gemiler ürettirmiş ve felaket sırasında adı listede olan dünyanın önemli beyinlerini ve bu listeye girebilmek için para döken milyarderleri o gemiye alıp felaketten korumaktadır. Tabii ki Jackson’ın amacı ne pahasına olursa olsun bu gemiye ailesini ve kendisini bindirmekten başka bir şey değildir…
Biraz önce anlattığım hikaye filmin ana hikayesi ve insan filmi izledikten sonra “keşke bu kadarla kalsaymış” diyor. Gerçekten de öyle çünkü Jackson’ın yol boyunca hayatına giren insanlarla ve devletin komplolarıyla birlikte hikaye öylesine dallanıp budaklanıyor ki bir süre sonra takip etmek oldukça güçleşiyor. Bir yerinden yakalayıp takip ettiğinizde ise filmin aslında ne kadar anlamsızca yazılmış bir senaryoya sahip olduğunu fark ediyorsunuz ve işte hayal kırıklığı tam o noktada başlıyor. Dediğim gibi, film sadece Jackson üstüne kurulu olsaymış ve her şey onun gözünden anlatılsaymış film daha güzel bir akışa sahip olabilirmiş.
Filmin asla bir kenara atılmaması gereken iki özelliği var; birincisi özel efektleri, ikincisi ise Woody Harrelson’ın tadı damağınızda kalan oyunculuğu. Filmin özel efektleri için tamı tamına 200 milyon dolar harcanmış. Felaket sahneleri bu yüzden göz kamaştırıcı. Ama şöyle de düşünmek lazım, 200 milyon doları sinemadan azıcık anlayan birine verseniz, illa ki o imkanları bulup o sahneleri çekecektir. Emmerich’in kötü yönetmenliğini ne yazık ki bu da kurtarmıyor.
Woody Harrelson, filmde çok küçük fakat çok önemli bir role sahip. Maya kehanetine kafayı takmış ve bu konuda korsan radyo yayınları yapan Charlie Frost filmin en iyi yaratılmış karakterlerinden biri. Ama sanırım bunun en büyük sebebi Harrelson’ın oyunculuk anlayışı ve kağıt üstünde gördüğü karaktere bir şeyler katma becerisi.
“2012”, bir süre sonra bel dayadığı Maya kehaneti konusunu bir kenara atan, toplamda yarım saat süren özel efekt cümbüşünden gişe yapmaya çalışan ve izlenilebilir tek yanı Woody Harrelson’ın olduğu ilk yarım saati olan bir filmden başka bir şey değil. Ve tekrar söylüyorum ki, kesinlikle senenin en büyük hayal kırıklığı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder