The Spierig Brothers'ın "Undead"den sonraki yeni filmi "Daybreakers" güçlü oyuncu kadrosuyla dikkatimi çekti ilk başta. "Alice in Wonderland" e çocuk filmi muamelesi yapılıp da her yerde türkçe dublajlı vizyona sokulması üzerine gidilebilecek eli yüzü düzgün tek film bu gibi gözüküyordu. Açıkçası "Twilight" ın yeniden başlattığı vampir sineması furyasından sonra vampir filmlerine biraz önyargılı yaklaşmaya başlamıştım. Ama "Let the Right One In" beni hayal kırıklığına uğratmadığından hala bu konuda güzel filmler ortaya çıkabildiğini anladım ve "Daybreakers" a büyük umutlarla girdim. Belki de yaptığım en büyük hata buydu.
Ethan Hawke ve Willem Dafoe'lu güçlü kadrosuyla "Daybreakers" 2019 yılında geçen bir vampir hikayesi. Neredeyse tüm dünyanın vampir olduğu bir dönemi anlatan film, insanların tükendiği ve kanın yerini dolduracak yapay kanın bulunmasının zorunlu olduğu bir kriz ile başlıyor. Yapay kanı bulmaya çalışmanın yanı sıra gizli gizli insan ırkının son mensuplarını yakalayıp, zengin müşterilerine gerçek kan verme uğraşında olan bir şirketin çalışanı olan Ethan Hawke'ın dönen dolapları anlaması çok güç olmuyor. Sonunda bir vampir olarak, bu insan avından kaçmaya çalışan bir grubun arasında buluyor kendini. Ancak bu görev için kendini yırtan kardeşi ve şirketin çılgın müdürü peşindeyken işi çok da kolay olmuyor. Willem Dafoe'nun başını çektiği bu insan grubuyla birlikte vampirleri, insanlığa geri döndürmek için bir tedavi yöntemi bulan Ethan Hawke bu tedavi yöntemini vampirlere de bildirmek isteyince işler karışıyor...
"Twilight" ın eşcinsel vampir görüşünün yanında, "Daybreakers" köklere geri dönüş yapmasıyla dikkat çekebilir. Ancak falso verdiği tek nokta vampirlerin patlayarak ölmesi. Bu değişik vampir yorumları benim canımı sıkmaya başladı artık. Nerede kaldı o Nosferatu'lar, The Lost Boys'lar ve The Interview with the Vampire'daki klasik vampirler? Niye vampirleri tekrar yorumlama gibi bir uğraş içine girdiklerini anlamıyorum insanların. Yani bu belli özelliklere sahip, fantastik bir ırktır sonuçta. Bu özellikleri yorumlama ihtiyacı niye güdüyor ki insanlar? Anlamıyorum.
Spierig kardeşlerin yarattığı ütopya gerçekten tadından yenmez olmuş. Gündüz korunma sistemine sahip arabalar, vampirlerin doğası düşünülerek yapılan evler, binalar ve alışveriş merkezleri, o düzende oluşturulmuş evler... En ince detayına kadar düşünülmüş bir ütopyayla karşı karşıyayız ve bu gerçekten filmi kült haline getirebilecek derecede iyi yansıtılmış filmde. Filmin başı ve ortaları gayet hareketli ve orjinal geçsede, sonu çok klasik ve havada bitiyor. "Daybreakers 2" gelecek mi bilmiyorum ama o kadar aksiyondan sonra bu kadar soru işaretli ve anlamsız bir son yapmak gerçekten olmamış. Bu yüzden senaryosu eksik bir film diyebiliriz.
Filmin görüntü yönetmeni gerçekten başarılı bir iş çıkarmış. Her sahnenin detayları, ışıkları ve vermesi istenilen duygu çok ince düşünülmüş.
Ayrıca Ethan Hawke'ın canlandırdığı Edward karakteri bence "Twilight" ın Edward'ına açıkça bir dokundurma. Ve o kadar güzel bir dokundurma ki ayakta alkışlanması lazım. "Vampir öyle olmaz, böyle olur" demişler resmen. Ethan Hawke, Willem Dafoe ve Sam Neill muhteşem oyunculuklarıyla dikkat çekiyorlar. Film minimalist diyologlar ile ilerlese de bir an bile seyirciyi sıkmamasıyla da bir artı puan daha kazanıyor.
"Daybreakers" izleyebileceğiniz en iyi vampir filmi olmasa da kesinlikle görülmeyi hakediyor. Yarattığı ütopyayı vampir seven, sevmeyen herkesin tecrübe etmesi gerektiğini düşünüyorum. Senaryoda eksiklikler olsa da, Ethan Hawke ve Willem Dafoe'nin döktürdüğü bir çok sahneyi izlemek için bile verdiğiniz paraya değecek bir film. Gidin, görün. Pişman olmayacaksınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder